27 Aralık 2016 Salı
25 Aralık 2016 Pazar
Peki o zaman nasıl özgür olacaktık? Bağımlılıklardan kurtulmak, teker teker yükleri azaltmak mı? Daha fazla bilmek, eksikleri tamamlamak mı? Ama o zaman da artık ihtiyacımız olmayanları bir kenara bırakıp yola öyle devam etmek gerekecekti, bu da sürekli olarak temizlik yapmak demekti -ki bunu düşünmek bile ürperticiydi. Tüm gününü temizlikle geçiren bir gündelikçi yorgun düşerdi akşamları ve sabah uyanınca her şey yeniden başlardı -sonsuz döngü baş döndürürdü- çamaşırların mis kokusu biraz olsun sakinleştirirdi kişiyi gerçi ya, bu da bir şeydi. Bir süreliğine, yani belirli bir zaman için bunu yapabilirim belki: İşleyen bir saat gibi, temizlikçi.
"Ya siz hamama gitmiyor musunuz? Bi hamama gitsek ya" (Kadıköy Karaköy vapuru//22.12.2016//13:23)
"Nişantaşındaki bu binalar çok eski..Bir gün gelirim sende bana Fikirtepe'yi gezdirirsin"..Ouww dangerous! (Otobüs durağı//24.12.2016//20:20)
"Zabullah diye biri.. Çocuğu öpmeye çalışmış. Nereli bu? Bu mu? Afgan. Şii. (Feriköy mezarlık//24.12.2016// 20:31)
"Nişantaşındaki bu binalar çok eski..Bir gün gelirim sende bana Fikirtepe'yi gezdirirsin"..Ouww dangerous! (Otobüs durağı//24.12.2016//20:20)
"Zabullah diye biri.. Çocuğu öpmeye çalışmış. Nereli bu? Bu mu? Afgan. Şii. (Feriköy mezarlık//24.12.2016// 20:31)
16 Aralık 2016 Cuma
Homo Melonis, zamanın bir noktasında, hiç yoktan olmasa da, varla yok arasında oluşuverdi. Kozadan çıkar gibi, biraz şaşkın, biraz meraklı, biraz da yapışkandı. Hemen öncesinde neredeydi, bir nefes sonra ne kadar genişledi? Uzun yıllar, bir dakikanın içinde geçti. Semi-melonlar birbirini tetikledi, zincir yer yer boşluklarla devam etti. Sonsuzluğun bir köşesinde buluşacaklarını biliyorlar mıydı, yoksa saydam bir sezgi miydi onları birbirine çeken, bazen de iten, aniden fırlatıp çok uzaklara düşüren? Yer, altlarından kayar gibiydi, onlar da kaymayı öğrendi. Köklerine yapışık durunca canları acıyordu zira, tatlı sulu etleri derilerinden hunharca sıyrılınca, ağlamaya başladı bir tanesi. Gözyaşları tohum tohum döküldü, bir dağa dönüştü. Gülenler oldu, bu da havayı değiştirdi. Sular sellere, toprak yele karıştı, ortalık darma duman olunca, bir baktılar ki hepsi çıplak. Utanç diye bir duygu, Homo Melonis'in lugatında yoktu. O anda bir kırılma oldu zamanda. Kristal bir kadeh gibi, havalı ve mesafeli olmasa da, tuhaf ve tanıdık bir asalet hissi, ya da ona benzer bişi, ortalığı kapladı. Boğucu değil, davetkardı. Sanki yeni bir hayatın doğuşunu müjdeler gibi, ya da onun gibi bişi. Hafif bir sarsıntı, bir gıdıklanma hissi, yerle göğü samimileştirdi. Yakın, çok yakın bir gelecek, geçmişe göz kırptı. Ah, damağımda şimdinin o nanemsi tadı. Ferah, çok ferah, açık ve adil bir hayat, yoldaydı.
Blow Up: Kavunu Gördüm
Kasa Galeri, performatif sergi projesi “ Üç Ayaklı Masa: Bir Organizma”’nın devamı niteliğindeki
“Blow Up: Kavunu Gördüm” ile üretim sürecini kayıt altına alacak bir yapıyı sahneliyor. Sergi,
11 Ocak – 15 Ocak 2017 tarihleri arasında gerçekleşecek.
Actants // Eyleyenler: Aslı Narin, Didem Erk, Elif Süsler, Şafak Çatalbaş
“Blow Up: Kavunu Gördüm” ile üretim sürecini kayıt altına alacak bir yapıyı sahneliyor. Sergi,
11 Ocak – 15 Ocak 2017 tarihleri arasında gerçekleşecek.
Actants // Eyleyenler: Aslı Narin, Didem Erk, Elif Süsler, Şafak Çatalbaş
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)